AFFETMEYİ BİLEN ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK

702

Affetmenin temelinde yer alan kavramlardan bir tanesi sevgidir. Sevmeyi bilmeyen insan affetmeyi de bilmez. İnsanın sevmeyi öğrendiği ilk yer ise ailesidir. Bir çocuk, ailesi tarafından sevilmemiş ve sevildiğini hissetmemiş ise sonradan bunu öğrenmesi de çok zor olur.

Affedebilmek için insanın ihtiyacı olan tek şey sevgi değildir elbette. Sevmeyi bilmek kadar empati kurmak, duyarlı, merhametli, şefkatli ve hoşgörülü, öz saygı sahibi olmak ve yılmazlık (yaşanan problemlerden sonra kendini toparlama gücü) da gerekir. Ve bunların temeli de tıpkı sevgi gibi ailede atılır.

İnsanın başkalarını bağışlayabilmesi için önce kendini affetmeyi bilmesi, kendini affedebilmesi için önce affedilmeyi tecrübe etmesi yani affedildiğini hissetmesi gerekir. Allah Teâlâ belki de bu yüzden Kur’an-ı Kerim’de defalarca affedici olduğunu ve affetmeyi sevdiğini kullarına hatırlatır. Çünkü affedilmek insana değişme isteği, kendini toparlama gücü, hem kendine hem de başkalarına karşı acımasız olmama meziyeti kazandırır.

Peki, affetmeyi bilen çocuk nasıl bir ailede yetişir?

  • Güven ve sevgi bağının olduğu ailelerde…

İnsanlar beraber zaman geçirerek duygusal ve fiziksel olarak birbirlerine temas etmenin, iletişim kurmanın ve aynı atmosferi paylaşmanın tadına varırlar. Fakat günümüzde aynı evin içinde birbirlerini görmeden, fark etmeden yaşayan onlarca aile vardır. Farklı odalarda geçirilen zamanlar, aile üyelerini ne yazık ki sadece fiziksel olarak değil duygusal olarak da birbirlerinden uzaklaştırır. Bu uzaklaşma, ihtiyacımız olan güven ve sevgi bağının önündeki en büyük engellerden biridir.

  • Affedilmenin tecrübe edildiği ailelerde…

Anne babası tarafından affedilmenin tadına varamamış, sürekli cezalandırılmış, sözlerine kulak verilmemiş, kabul görmemiş bir çocuğun affetmeyi öğrenmesi de zordur. Çocuk, evin içinde affedilmeyi koşulsuz bir şekilde tecrübe etmelidir. Koşulsuz şartsız bir bağışlama çocuğa “Sen benim için değerlisin” demektir. Bu değere mazhar olan çocuk buna layık olmak için çabalar ve verilen bu değer çocuğa değişim gücü verir.

  • Suçluluk ve utanç hissettirilmeyen ailelerde…

Ne yazık ki toplumumuzda çocuk bir hata yaptığında kendini ne kadar suçlu hissederse ve ne kadar utanırsa o davranışı tekrar etme ihtimali o kadar düşük olur gibi bir yanlış anlaşılma mevcuttur. Fakat suçluluk ve utanç duygularının çocuklar üzerinde yıkıcı etkisi fazladır. Çocuklar onlara ağır gelen bu duygularla baş etmeye çalışırken bir yandan da yaptıkları hatanın farkına varıp ondan ders çıkaramazlar ve olumlu yönlerini geliştirmek için harcayacak enerji bulamazlar. Bu sebeple aile içerisinde çocuklar üzerinde yıkıcı etkisi olan utanç ve suçluluk duygularının değil empati, sorumluluk alma, pişmanlık yaşama gibi duygu ve becerilerin geliştirilmesi gerekmektedir.

  • Duyguları ifade etme fırsatı tanınan ailelerde…

Çocuklar kendilerine karşı bir hata işlendiğinde yaşadıkları öfke, kırgınlık gibi duyguları muhatapları ile paylaşmaya ihtiyaç duyarlar. Kendini ifade etmesi için fırsat tanınmayan çocuk kalbinde affetmeye de af dilemeye de gerekli olan alanı açamaz. Bu nedenle duyguların yaşanmasının kaçınılmaz olduğu kabul edilmeli, çocuğa duygularını bastırması için baskı yapmak yerine onları uygun bir şekilde nasıl ifade edeceği öğretilmelidir.

  • Çocuklarının yerine affeden anne babaların olmadığı ailelerde…

Anne babaların yaptığı hatalardan biri çocukları yerine affetmek ya da çocuklarını affetmeye zorlamaktır. Ebeveynler bu şekilde davranarak çocuklarına bu erdemi örnekleyerek öğretebileceklerini zannederler fakat kendi adına karar verilen, bir birey olarak kabul edildiğini hissetmeyen çocuk bu erdemi öğrenmek bir yana, öfke duygusuna kapılabilir ya da kendine olan saygısı zedelenebilir.

Seher Coşkun