ÇOCUKLARA ÖLÜMÜ ANLATMAK

577

ÇOCUKLARA ÖLÜMÜ ANLATMAK

 

Yaşamın kaçınılmaz bir parçası olan ölüm yetişkinler için dahi hazmedilmesi güç bir konudur. Soyut kavramları algılamakta zorlanan çocuklar ise ölümü çoğu zaman anlamlandıramaz. Ölüm hakkında konuşmaktan korkan ebeveynler ise ölümü çocuklarına nasıl anlatabileceklerine dair bilgiye sahip olmazlarsa yaşanan bir ölüm hadisesini çocuklarına açıklamaktan kaçabilir yahut hatalı bir aktarım ile çocuğun zihninde yanlış izler bırakabilirler.

Bazen ebeveynler ölümü net bir şekilde açıklamaktansa “Amcan bir yolculuğa çıktı, annen derin bir uykuya daldı.” gibi muğlak ifadeler kullanırlar. Bu durumda çocuk, zihninde ölüm ile yolculuğu veya uykuyu eşleştirebilir. Bu eşleştirme de çocuğun ölümün yerine konan durumlara karşı korku geliştirmesine sebep olur. Bu gibi durumlarla karşılaşıp uyumaktan korkan, ciddi uyku problemleri yaşayan çocuklarla klinik vakalarda sıklıkla karşılaşılır.

Yapılan bir diğer hata ise “Annen çok iyi bir insan olduğu için Allah onu yanına aldı.” gibi tehlikeli açıklamalarda bulunmaktır. Bu açıklama çocuğun bilinçaltında “Annemi Allah mı öldürdü?”, “İyi insanlar cezalandırılır mı?” gibi soruların oluşmasına sebep olur.

Bazen de ebeveynler, yakınını kaybeden küçük yaştaki çocuğa açıklama yapmazlar. Yaşının küçüklüğü sebebiyle ölümü algılamakta zorlanan çocuk, ölen kişinin geri döneceğini zanneder. Sonu olmayan bu bekleyiş, çocuk için yıpratıcı bir süreci doğurur. Bu süreçte çocuğa hiçbir açıklama yapılmaması büyük bir hatadır. Çocuk, zihninde oluşan sorulara doyurucu cevaplar bulamazsa bu soruları alternatif kişilere sorabilir. Aldığı yanlış veya eksik cevaplarla zihni daha da karışır.

Açıklama yapılırken net ve basit bir dil kullanılmalı, çocuğa merak ettiğinden fazlasını anlatma, gereksiz detaylara girme hatasına düşülmemelidir. Ebeveynler bu zor süreçte ölüm kavramını “vefat etmek, göçmek” gibi kelimelerle yumuşatmaya çalışabilirler. Fakat mecaz kavramları bilmeyen çocuk için bu ifadeler durumu daha soyut ve karmaşık hâle getirmekten öteye gidemez. Bu sebeple öldü kelimesinin net olarak kullanılması gerekir.

Ölümü anlatırken sözcüklerden çok duygular çocuğun ruh dünyasına tesir eder; açıklama yapılırken kaygılı üslup kullanmak çocuğu daha da strese sokar. Bu sebeple açıklamayı yapan kişi olabildiğince dingin, sakin ve kabul ediş içinde olmalıdır. Fakat bu, duygudan arınmış robotik bir açıklama yapmak demek değildir. Açıklama yapan kişi bu duruma üzüldüğünü, ölen kişi hakkında konuşabileceklerini, geçmişe dair anıları hatırlayıp onu yâd edebileceklerini anlatmalıdır. Böylece çocukta “Duygularımı içimde yaşamama gerek yok, onları paylaşabilirim.” hissi oluşur.

Açıklama yapılırken her şeyin başlangıcı ve sonu olduğu vurgulanarak doğadaki değişime vurgu yapılabilir. Sonbahar geldiğinde yaprakların döküldüğü fakat yazın açtığı, bir tırtılın kelebek olana kadar çeşitli şekillerde değişimlere uğradığı, insanlarında bu gibi değişimlerden geçtiği ve sonunda öldüğü sade bir dille açıklanabilir.

Özellikle ebeveyn kaybı gibi durumlarda ölümü çocuğa anlatmak çok daha güç olabilir ve bu sorumluluk bir uzmana devredilmek istenebilir. Fakat çocuk için en sağlıklı olan, yaşanan durumu bir yabancıdan değil, en yakınından öğrenmesidir. Söz gelimi, annenin ölüm haberini babanın, babanın ölüm haberini annenin vermesi yerinde olur. Her iki ebeveynin kaybı durumunda ise dede, anneanne, teyze, amca gibi kişilerden çocuğa en yakın olan kişinin açıklama yapması tercih edilmelidir.

Ölüm sonrası hayata dair gelen sorular karşısında “cennet” kavramı kullanılarak çocuk rahatlatılabilir. Ancak abartılarak anlatılırsa çocukta bir an önce oraya gitme isteği uyanabileceği için cennet kısa ve sade cümlelerle açıklanmalıdır.

Açıklamanın yapılacağı mekân da çocuğun zihninde yer edecek hatta belki de travmatik bir mekâna dönüşecektir. Bu sebeple açıklamanın yapılacağı mekân çocuğun çok sık gittiği bir yer olmamalıdır. Bunun yerine rahat nefes alabileceği açık bir alanın tercih edilmesi, çocuğun gerginliğini azaltır.

Gerekli açıklama yapıldıktan sonra çocuğun yasını yaşaması, duygularını ifade edebilmesi için duygularını anlatan yazılar yazmak, resim çizmek, ölen kişinin anısına ağaç dikmek, ölen kişiye mektup yazmak, ölen kişiye dua etmek, Kur’an okumak ve sevabını bağışlamak gibi çeşitli yöntemler kullanılabilir. Bu yöntemlere ek olarak serbest oyun faaliyetleri ile de çocuğun korku ve endişelerini ifade etmesi sağlanabilir.

Çocuğun duygularını ifade edebilmesi için kitaplardan faydalanmak da yerinde olur. Marge Eaton Heegaard’a ait olan, resim ve hikâyeleme yöntemleri ile çocuklara ölümü anlatan “Çok Sevdiğim Bir Yakınımı Kaybettim” kitabı, ölüm süreci anlatılırken çocuklarla beraber okunabilecek kitaplardandır. Ayrıca “Büyük Babam Nasıl Biriydi?” , “Annem Her Yerde” kitapları da bu süreçte okunabilir.

Çocuk, ölen kişiyi özlediğini söylediğinde ise teselli edici bir tutumla “Senin için çok değerli bir kişiyi özlüyor olman çok normal. Ben de onu özlüyorum. Gel beraber fotoğraflarına bakalım.” denebilir. Ölen kişiye özel bir albüm hazırlamak, onunla ilgili güzel anılardan konuşmak, kabir ziyareti yapıp dua etmek çocuğun özlemini hafifletebilir. “O zaten buralarda seni izliyor ve seni her zaman görüyor.” gibi cümlelerle teselli etmek ise çocuğun sürekli izleniyormuş hissi oluşturup kaygısının artmasına sebebiyet vereceğinden kullanılmamalıdır.

Duygularını ifade etmesinin yanında çocuğun zamanla günlük rutinlerine dönebilmesi de önemlidir. Söz gelimi okula babası tarafından bırakılan çocuk, artık dedesinin onu okula bıraktığını; beslenme çantasını annesinin hazırladığı çocuk, bu işi artık ablasının rutin olarak yaptığını görebilmeli, var olan yeni hayat şekli içinde yeni bir düzen oluşturabilmelidir.

Çocuğa gerekli açıklamalar yapılırken zihninde farklı soruların da oluşabileceği unutulmamalı, bu sorulara hazırlıklı olunmalıdır. Cevaplar verilirken daima dürüst olunmalı, temel bilgilerle basit ve net açıklamalar yapılmalı, çocuğun sorduğu kadarını anlatmaya gereksiz detaylara girmemeye dikkat edilmelidir. Cevabı bilinmeyen sorulara ise “Güzel bir soru sordun. Bunu merak etmen çok normal. Ama ben daha önce bu konu hakkında hiç düşünmemiştim ve şimdi sana nasıl açıklayacağımı bilemiyorum. Bana biraz zaman verirsen sorunun cevabını araştırabilirim.” demek yerinde olur.

Ölümle ilgili süreçte akla gelen diğer bir soru ise çocuğu cenazeye götürmenin ne kadar doğru olduğudur. Bu sorunun cevabı çocuğun mizacına, yaşına, olayları nasıl algıladığı ve yönettiğine göre değişiklik gösterir. Okul öncesi dönemdeki çocukları cenaze törenlerine götürmemek doğru olur. İlkokul çağındaki çocuklara ise cenazelerin bir vedalaşma töreni olduğu, eğer dilerse bu törene katılabileceği açıklanarak rızası alınmış bir şekilde cenaze törenine katılması sağlanabilir. Fakat bu töreni uzak bir mesafeden izlemesine, defin işlemine katılmamasına dikkat edilmelidir. Çocuğu zorla cenazeye götürmek ise travmatik etkiler doğurabilir.

Yas süreci hem yetişkinler hem de çocuklar için zor bir süreçtir. Eğer bu süreçte çocukta ciddi ruhsal değişimler gözleniyorsa bir uzman desteği almak yerinde olur.

 

Hürrem IRMAK