HAYAT KESİNTİSİZ İMTİHAN

1029

İnsanoğlu hayatı boyunca çeşitli sorularla karşılaşır ve bu sorulara vereceği cevaplarla yolculuğunu, kimliğini, hatta kişiliğini belirler. Yıllarla birlikte kişinin peşinden koştuğu sorular da değişebilir.

Ama insanlık tarihinde değişmeyen bir soru vardır: Hayatın anlamı nedir? Bu soru, kişinin diline, bilgisine, kültürüne, meşrebine göre değişiklik arz eder.Biz Müslümanlar için bu sorunun cevabı, hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim’de açık bir şekilde verilmiştir. Allah kelamı, kullarına kıyamete kadar rehberlik edecek Kitabında, yarattığı ve yeryüzünün halifeliğiyle şereflendirdiği insanın bu en temel ve değişmez sorusuna açıklık getirmiş, insanın yaratılış gayesini “kulluk” olarak özetlemiş; kulluğun sergileneceği aşamaların toplamını ise imtihan olarak nitelendirmiştir: “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2)

Bu ön bilgiye sahip olanlar, dünya hayatında başlarına gelen her zorluğun, her musibetin bir sınav ayrıntısı olduğunu bilir ve ona göre davranırlar. İmtihanın bilincinde olmak ona sabretmenin, sabretmek ise başa çıkmanın ilk adımıdır. Sabır musibetler karşısında yılgınlığa düşmeden mücadele etmektir  Bu yaklaşım, daha güzel bir dünya inşa etmenin, dünyayı Allah’ın rızası doğrultusunda güzelleştirmenin, imar ve ihya etmenin de anahtar fikridir.

Bazen Azalarak Bazen Çoğalarak

Dünya hayatı gelip geçicidir. Hayatımız boyunca imtihana tabi tutuluyoruz. Peki neden imtihan? Her Müslüman, başına ne gelirse gelsin, ayet-i kerimede haber verilen sınavlardan birini yaşadığını bilir: “Andolsun ki biz; korku, açlık, mallardan, nefislerden ve ürünlerden bir miktar eksiltme ile sizi imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 2/155)

İmtihan, kimi zaman bollukla kimi zaman yoklukla hiç ummadığımız şekilde  gelebilir. Sevinçler de kederler de insan içindir.

“Her can ölümü tadacaktır. Denemek için sizi kötü ve iyi durumlarla imtihan ederiz. Sonunda bize geleceksiniz.” (Enbiyâ, 21/35) Ayet, açık bir şekilde insanların sadece kötülüklerle değil; iyiliklerle, varlıkla, nimetle de, dünya hayatında imtihan edileceğini haber vermektedir.

Şeytanın kışkırtmalarına ve nefislerinin arzularına esir olanların, imtihanda kaybedeceği açıktır. Dünya ve içindeki nimetler gelip geçici, ahiretse sonsuzdur.

Çünkü hayatın ve ölümün sahibi Yüce Allah, kullarına hem yürümeleri gereken istikameti hem de bu yürüyüş esnasında riayet etmeleri gereken kuralları bildirmiştir.

Peygamberlerin İmtihanları

Cenab-ı Allah’ın en seçkin kulları şüphesiz ki peygamberlerdir. Vahye ilk muhatap kılınan o peygamberler bile imtihandan muaf tutulmamıştır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hayatına baktığımızda zorluk, sıkıntı ve imtihanın onun başından neredeyse hiç eksik olmadığını görürüz. Zaten peygamberler tarihi biraz da imtihanlar tarihidir. İlk insan, ilk peygamber Hz. Âdem (a.s.) önce yasak meyveyle, sonra oğullarıyla imtihan edildi. Hz. İbrahim (a.s.), rüyasıyla sınav edilmiş, yıllardır yolunu beklediği çocuğunu yani en sevdiğini Allah yolunda kurban edip edemeyeceğiyle sınanmıştı. Onun bir baba olarak yaşadığı sınavın gerçekliğine Kur’an, “Bu, kesinlikle apaçık bir imtihandı.” diyerek şahitlik etmiş (Sâffât, 37/106); sergilediği iman ve metanete karşı Cenab-ı Hakk’ın rızası selamıyla ödüllendirilmiştir (Sâffât, 37/109). Sabrın sembolü Eyüp peygamber sağlıyla, Yakup peygamber oğullarının kıskançlığıyla, Yusuf peygamber güzelliği ve iffetiyle, Yunus peygamber balığın karnında, Lut peygamber ve Nuh peygamber hanımlarının imansızlıklarıyla imtihan edilmiştir. Bugün bizlere düşen, peygamberlerin sabrını, metanetini, mücadelesini kendimize rehber edinmek; onların rol modelliğini esas alarak modern dünyadaki hayatlarımızı tanzim etmektir. Çünkü imtihanların şekilleri değişse de aslında Hz. Âdem’den beri özleri değişmez. Emek vermeden, özveri sergilemeden ne bu dünyada ne de ahirette huzura ermek mümkündür.

Kaan H. Süleymanoğlu