İLETİŞİMDE SEVGİ DİLİ

717

Duygusallıkta fakirleşmiş bir dünyanın misafirleri olarak her geçen gün toplumda, ailede, evliliklerde ve dostluklarda iletişim ve sevgi temelli bozulmaları görüyoruz. Yaşanan bu sosyal problemlerin temelinde ise genelde sevgi dilinin bilinmemesi karşımıza çıkıyor. Kafası eğitilirken kalbi ihmal edilen neslin; kendisine, ailesine ve insanlığa birçok olumsuz yaşantı olarak geri döndüğünü her geçen gün ekranlardan izliyoruz. Dünyada açlıktan ölenlerin varlığı hepimizi rahatsız eder ama sevgisizlikten ruhları ölenler, kendilerinden topluma bir zarar gelene kadar pek dikkatimizi çekmez.  Burada, toplumun üstüne sinen şiddet, vurdumduymazlık zehrinin panzehri olarak, sevgi eğitimini merkeze alan bir zihniyetin oluşumuna gereksinim duyuyoruz. Güçlü aile yapısının ve sağlıklı toplumun temel taşı, hiç kuşku yok ki sevgidir. Sevgi; verdikçe artan, karşılığında hiçbir ücret ödenmeyen, Allah’ın bizlere lütfettiği bir nimettir. Burada çocuğun, karnının doyurulması kadar, kalbinin beslenmesine de gereksinim duyduğu ortaya çıkıyor. “Benim sevilmeye ihtiyacım var.” düşüncesi insanın bir nevi ruhsal açlığını gösteriyor. Bir çocuk, ailesi tarafından her şartta sevilmeyi hak ediyor.

Biz anne babalara genelde çocukların emeklemesi, yürümesi ve konuşması hep sevimli gelir ve sıkça takdir cümleleri kullanırız. Fakat zaman geçtikçe takdir sözlerinin yerini kınama, yargılama ve etiketleme cümleleri almaya başlar. Kelimelerin insan ruhu üzerindeki etkileri muhakkak ki çok büyüktür. Çocuklarımızı olumsuz kelime ve cümlelerle etiketlememeliyiz. Kullandığımız olumsuz kelimeyi benimseyip o etikete uygun bir kişilik geliştirebilirler.

Yine her çocuğun eşsiz ve biricik olduğu düşüncesiyle evlatlarımızı bir başkası ile kıyaslamamalıyız. Kıyas, kişiye yapılabilecek en büyük zulümlerdendir. Genelde anne babalar tarafından iyi niyetle ve çocukları olumlu bir davranışa motive etmek amacıyla yapılsa da çocukların öz değerlilik duygularının zedelenmesine neden olmaktadır. Her çocuğun potansiyelinde var olan cevheri bulup onun gelişmesi noktasında desteklemeliyiz.

Çocuklarımızla yapmamız gereken bir diğer şey ise onlarla geçireceğimiz nitelikli zamandır. Çocuğumuzla ilgi alanları üzerine zaman geçirmek ve yaşına uygun oyunlar oynamak ilginin ve sevginin en güzel ispatı olacaktır. Çocuklarda stresin ve olumsuz durumun ifadesi genelde davranış dilidir. Davranış dilinin verdiği mesaj: “Lütfen bana zaman ayırın!”dır.

Çocuklarımızla kuracağımız sevgi dili iletişiminin diğer bir göstergesi ise onlara sarılmak, onları öpmek ve okşamak şeklinde gerçekleştirdiğimiz fiziksel temaslarımızdır. Araştırmalara göre: Kucaklanan ve öpülen çocuklar, uzun zaman fiziksel temastan mahrum bırakılmış çocuklara nazaran daha sağlıklı bir duygusal yaşam geliştirirler. Efendimizin hayatına baktığımızda da sevgi eksenli insan yetiştirme modelinin varlığı dikkatimizi çekiyor. Onun çocukları öpmesi, kucaklaması gibi fiziksel temasın sevgi göstergesindeki önemini görüyoruz.

Sevgi dili ile iletişime geçerken dikkat etmemiz gereken bir diğer husus ise çocuklarımızı etkin bir şekilde dinlemektir. Sadece kulaklarımızla değil, bütün bedenimizle ilgiyi sadece onlara vererek yapacağımız etkin dinlemeler çocuklarımıza kendilerini değerli hissettirecektir. Eğer müsait değilsek “Şu an müsait değilim, işimi bitirince seni dinleyeceğim.” demek, meşgulken dinliyormuş gibi yapmaktan çok daha etkili olacaktır. Gönül, gözün baktığı yerde olur. Gözler TV veya telefon ekranında iken gönül çocuklarda olamaz.

Çocuk, anne ve babası ile nasıl iletişim kuruyorsa diğer insanlarla da o şekilde iletişim kuracaktır. Çocuklarımızın yüreğine ne ekiyorsak ileride onu biçeceğiz.

 

Asuman DÜZGÜN

Eğitimci