ÇOCUKLARA SINIR VE KURAL KOYMAK

678

ÇOCUKLARA SINIR VE KURAL KOYMAK

 

Bize kılavuzluk eden kurallarla tanışmaya çok erken yaşlarda başlarız. Daha küçükken oynadığımız oyundan aldığımız keyfin, onun kuralına ne kadar uyduğumuzla yakından ilgili olduğunu görürüz. Bu kurallı oyunlarda ilk bakışta kazanmak için hiçbir kuralın olmaması daha iyi gibi görülürken zamanla kuralsızlığın verdiği boş vermişlik, oyundan çabucak sıkılmaya evrilir. Daha çocukluk çağında anlarız, kurala uymayanın “mızıkçılık” yaptığını. Zaman geçer okullu oluruz. Bu defa içine girdiğimiz o yuvanın kuralları dâhil olur hayatımıza. Sonra bu kuralları trafiğe çıkar görürüz, meslek hayatına başlar görürüz. Ve anlarız ki kurallar hayatımızın ayrılmaz bir parçası, biz her nereye gidersek gidelim eşlik edecekler bize. Öyle ki belli bir zaman sonra kendimizi yaşantımızdaki sınırlar ve kurallarla tanımlamaya başlarız. Çünkü sınırlar ve kurallar arka planlarında içinde yaşadığımız ortamın, kültürün ve inancın etkilerini de barındırırlar. Bu da bizim kimliğimizin şekillenmesine katkı sunar. Kurallar aynı zamanda içinde yaşadığımız toplumla uyum içinde sosyalleşmemizi de sağlarlar. Peki, çocuklarımızda bu sınır ve kuralların sağlıklı oturması adına neler yapabiliriz?

Çocuklara sınır koymak denilince genelde akla ilk önce sert, otoriter anne baba tutumları geliyor. Ya da karşı tarafı cezalandırmak olarak düşünülebiliyor. Oysa sınırlar, insanın hayatta güvenle yaşaması için gerekli bir durum. Bizler nasıl ki fiziksel olarak evimizi duvarlarla ya da bahçemizi çitlerle çevreleyerek kendi mülkiyetimize ait sınırların belirli olmasını istiyoruz aynen bunun gibi, sosyal ilişkilerde ve davranışlarda belirlenen sınırlar da bize kendi sorumlu olduğumuz alanların hatlarını belirleme adına önemli duruyor.

Çocuğun gelişiminde çok önemli bir yerde duran disiplin kazandırmada, sınırlar ve bu sınırlara uymak için konulan kurallar ise hayati önem taşıyor. Sevgi ve güven ilişkisini temele alan, benlik saygısını örselemeyen ve başkalarıyla ilişki ve iletişimini güçlendiren bir disiplin, çocukta olumlu davranışları pekiştirerek onun sağlıklı bir kişilik gelişimine yardımcı oluyor. Aksi bir durum olan zor ve baskı kullanılarak oluşturulan disiplin ise çocuğun korku, öfke ve saldırganlık gibi olumsuz duygularla beslenmesine neden olarak onun problemlerini şiddet yoluyla çözen, bir başkasına saygı duymayan, kendi davranışlarını kontrol etmekte zorlanan bir yetişkin olmasına kapı aralıyor. Çünkü çocuklar aile içinde öğrendikleri girdilerle yetişkinlik hayatı yaşıyorlar ve toplumsallaşıyorlar.

Öncelikli olarak kurallar belirlenirken çocuğu da işin içine dâhil ederek ona kendi davranışları üzerinde söz sahibi olduğunu hissettirmeliyiz. Bu durum aynı zamanda çocuklarda öz denetim mekanizmasının da gelişmesini sağlayacaktır. Belirlenen kurallar, çocuğun yaş ve gelişim seviyesine uygun olmalıdır. Çocuğun yaşının üzerinde bir beklentiyle oluşturulan çok fazla kural, en baştan delinerek işlerliğini kaybedecektir. Nasıl ki çok fazla kullanılan kelimeler etki gücünü kaybediyorsa, her şeye “hayır” demenin ya da kural koymanın da geçerliliği olmayacaktır.

Ebeveynler, çocuk sorumluluk almaya başladığı yaşlardan itibaren olumlu davranışlar kazanması adına kurallar oluşturabilmeli. Ve bu kurallarda ebeveynlerin tutarlı ve kararlı olması gerekir. Kuralların nedenleri ise çocuğa mutlaka açıklanmalıdır. Açıklama yapılmadan oluşturulan kural, çocuğun zihnine oturmayacak ve böylelikle çocuk o kurala uymayacak ya da kuralı içselleştiremeyecektir. Böyle bir durumda ise genelde dışarıdan güdümlü dediğimiz, bir başkası tarafından kontrol edildiğinde kurala uyan, takip edenin olmadığı yerde kuralı ihlal eden bir konumda olacaktır.

Kurallara uymadığında yaptığı davranışın sonuçlarının neler olabileceği, mutlaka çocukla konuşulmalıdır. Sonrasında kurala uyulmadığında ise ilk başta konuşulanlara bağlı olarak ona zarar vermeyecek sonuçları yaşamasına müsaade edilmelidir. Örneğin çocuğumuz, “okul eşyalarını ve çantasını akşamdan hazır etme” gibi bir kurala sahip olsun. Sonrasında bu kuralı ihlal etmesi sonucu bir proje ödevini evde unutsun. Biz de ödevin evde kaldığını görelim. Kurala uymamanın sonucu düşük puan almak veya istediği bir projeye dâhil olamamaksa bırakalım çocuk bu sonucu yaşasın. Böyle durumlarda o ödevi okula götürme görevini anne baba üstlenmemelidir. Ya da çocuğumuza kural olarak oyun oynadıktan sonra oyuncaklarını toplama kuralını koymuşsak ve çocuk oyuncakları toplamadığında biz hemen gidip onları topluyorsak o, bunun kabul edilebilir bir durum olduğunu düşünerek o kurala uyma konusunda hiç çaba sarf etmeyecektir.

Çocuğa sınır konulurken ebeveynin kendisine sorması gereken sorulardan bir tanesi “Bu sınır çocuğumun hangi ihtiyacını karşılıyor?” olmalıdır. Hiçbir amaca hizmet etmeyen, çocuğun gelişimini desteklemeyen kurallar koymak ve bu konuda ısrarcı olmak, çocuğun içinde bulunduğu koşulları sorgulamadan yaşamasına neden olabilmektedir. Konulan sınır, çocuğumuzun gelişimini desteklemeye yönelik olmalıdır. Yine ebeveynlerin koyduğu kural ve sınırlar çocuğun becerilerini kullanmasını engelleyen ya da onun yapması gereken sorumlulukları kendi üzerine alan bir anne baba tutumu içermemelidir.

Çocuklarımıza sınır koymak için onlarla kurduğumuz iletişimde sevgi dilini sınırsızca kullanmalıyız. Her koşulda sevildiğini ve kendisine değer verildiğini bilen ve hisseden bir çocuk, gerektiğinde ailesinden davranışlarına yönelik yapılan müdahaleyi kabul edici bir dille karşılar. Bilir ki ailesiyle birlikte aldıkları karar ve kurallar kendisinin faydasına olacaktır. Negatif dille oluşturulmuş kurallar, çocuğumuzun onlara uymasını engeller. Emir kipinden ziyade net, açıklayıcı ve olumlu dil kullanmak, kararlı ve sakin bir ses tonu ile konuşmak etkili olacaktır. Yine olumlu davranışlarını takdir etmek ve ailece uyulacak kurallarda ona rol model olmak önemlidir. Kendisi kişisel hijyenine dikkat etmeyen bir ebeveyn, çocuğuna bunu bir kural olarak belirlese çocuk ilk önce kendisini yetiştirene bakacaktır. Bir de bazı kuralların nasıl yapılacağı anne baba tarafından gösterilerek açıklanmalıdır. Odasını düzenli tutma ile ilgili bir kural koyduğumuzda “Düzenli ne demek, bundan ne anlamalıyız?” çocuğa gösterilmeli; çocuğun kurala uyma çabası mutlaka görülmeli ve takdir edilmeli.

Ebeveyn tutumları, sınırların şekillenmesinde çok önemlidir. Bazen anne babalar öz güvenli çocuk yetiştirme adına sınırsız özgürlük tanıyan bir yaklaşım içine girebiliyorlar. Burada evdeki bütün ipleri eline alan patron çocuklar oluşabiliyor. Anne babalar isteklerini daha çok ona yalvarır bir tarzda dile getirebiliyorlar. Öz güvenli çocuk yetiştirmek yerine, içindeki dürtülerini kontrol edemeyen, şımarık çocuklar peyda olmaya başlıyor. Bu çocuklar neyin doğru, neyin yanlış olduğunu kestiremedikleri için bir uçurtma gibi savrulup durabiliyorlar. Ne yapacağını bilmeyen çocuk, ikilem yaşayacaktır. Nasıl ki yoğun trafikte ilerlerken trafik lambalarının bozuk olması bizi tedirgin ederse hiçbir kuralın olmadığı ortamda yetişen çocuklar için de bu durum bir karmaşa ve bilinmezliktir.

Belirsizlikler ise endişe getirir. Bunun tam tersi sürekli otoriter bir tutumla çocuğa hiçbir özgürlük alanı tanınmayan, her şeye “Oturma, durma, yapma, koşma!” şeklinde talimatlar yağdırılan evlerde yetişen çocuklar ise içine kapanık, kendi başına karar alamayan ya da tam tersi anne babasının söylediklerine karşı çıkan bir duruma gelebiliyorlar. Bir de çocuklara yapmamasını değil, yapmasını istediğimiz davranışa yönelik komutlar vermek daha uygun olacaktır. Olumsuzluk ekiyle ifade ettiğimiz (bağırma, konuşma vb.) komutlar, çocuklar tarafından tam anlaşılamayacaktır.

Günlük yaşantımızdaki ilişki ve iletişimimizde kaliteyi yakalamak için elzem olan sınırlar, nerede “hayır”, nerede “evet” diyebileceğimizi, nerede durmamız gerektiğini bilmemiz adına önemli görünüyor. Doğru ve yanlışlarımızın neler olduğu ile ilgili çizilen hudutlarda ise inanan insanın kılavuzu her zaman bellidir. İnsanın kendini ve belki de haddini bilmesi buradan başlayabilir.

Asuman Düzgün